16 Aralık 2011 Cuma

Budala

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski:
(d: 11 Kasım 1821, Jülyen: 30 Ekim, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Jülyen: 28 Ocak, Sankt Petersburg), Rus roman yazarıdır. Çocukluğu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. Sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, altı yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.
Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.





BUDALA
Kitap Özeti:
Hasta prens Mişkin Rusya’dan İsviçre’ye Şnayder adlı bir doktorun kliniğine yollanır. Prens çok acı çeken bir insandır ve ara sıra hastalığıyla ilgili nöbetler geçirmektedir. Nöbet geçirdikten sonra budalalaşır ve afallar. Çocukları çok seven prens köydeki çocukların kalbini kazanmasıyla iyileşme sürecini de ivmelendirir.
Köydeki yoksul bir kızla ilgilenmesinden dolayı da çevresi tarafından ayıplanmaktadır. Nedeni ise kızın annesinin ölümünden sonra lanetlenmiş olmasıdır. İsviçrede üç sene kalan prens bir çok acılarla Rusya’ya döner ve soyunun son bireyiyle tanışmak için atılımlarda bulunur. Onunla tanışması aynı evde yaşayan Ganya ile tanışmasına da vesile olur. Ganya prense Nastasya’nın portresini gösterir ve prens artık Nastasya’ya çoktan vurulmuştur. Onu her ne pahasına olursa olsun aramaya başlar ve sonunda da bulur ve evlenme teklif eder. Buhranlı bir dönemde olan Nastasya bu teklifi kabul eder gibi yapıp reddeder ve Rogo Jin adındaki biriyle evlenmeye karar verir. Bu evlilikten sonra tekrar Mişkin’e kaçan Nastasya daha fazla dayanamayarak tekrar geri döner.
Hala Moskova’da bulunan Mişkin Nastasya’yı aramak için Petersburg’a gelir. Prens Mişkin Nastasya’yı aradığını bir sır gibi saklamaktadır. Bu günlerde Prens Mişkin bazı özel günlerde evinde partiler verir ve bu partilere de kitabındaki bütün kahramanları çağırır. Bu kişilerden Aglaya adındaki kadın ise Prensi deliler gibi sevmektedir ve ona “Yoksul Şövalye” gibi imalarda bulunmaktadır. Bunları ise mektuplarında sık sık dile getirmektedir. Sonunda aglea ile Prens Mişkin nişanlanmaya karar verirler. Böylece Prens ikinci kez Ganya’nın sevdiği kadını elinden alır. Ancak bu nişandan da vazgeçen Mişkin Nastasya ile evlenmeye karar verir. Ancak aynı zamanda Aglaya’yı çok sevdiğini de bilmektedir. Nastasya ile evlenecekleri sırada Rogo Jin gelir ve Nastasya’yı sessizce alır gider. Mişkin bunu sakince karşılar ve birşey diyemez. Rogo Jin Nastasya’yı Petersburg’ta öldürür ve bunu da Prens gelince öğrenir ve tekrar krize girerek budalalaşır. En sonunda Şnayder’in kliniğine gönderilir. Aglaya ise Polonyalı bir kontla evlenir. Rogo Jin ise 15 yıllığına İsviçre’ye sürülmüştür.





Kitap İncelemesi (David Damrosch’nın Dünya Edebiyatı Nasıl Okunmalı? kitabı doğrultusunda):
Dostoyevski, bu eserinde sara hastası bir genç adamı kitabın merkezine yerleştirmiştir. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mışkin dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarını gözlemektedir. Dostoyevski Prens Mişkin’in yaşadıkları üzerinden toplumun ne kadar da iki yüzlü bir sistem üzerine dayanarak ayakta durduğunu gözler önüne sermektedir. Tabiki de böyle bir dünyada dürüst olmak demek "budala" olmak demektir.
Roman bir Dostoyevski klasiği olarak son derece akıcı ve derindir. Gerilimler ve bunların sonucu boşalmalarla yüklü psikolojik ögelerin ağırlıklı olarak kullanıldığı bir eserdir. Dostoyevski burada ideal bir erkek nasıl olmalıdır sorusuna yanıt vermek istemiştir.
Kitapta yaşananlar 19. yüzyıl ortalarındadır. Romanın kahramanı, ideal erkek ve ideal insan olarak öne çıkan özellikleriyle Prens Lev Nikolayeviç Mişkin. Ayrıca Prens Mişkin saralıdır. Tedavi gördüğü İsviçre'den döndüğünde elindeki giysi çıkınından başka hiçbir şeyi yoktur. Dönüş yolunda yanındakileri kişiliği, saflığı ve dürüstlüğü ile etkiler.  Petersburg'da kendisiyle uzaktan akraba olan Lizaveta Prokovyevna'yı ve General olan eşini görmek üzere Yepançinlere gider. Burada generalin üç kızı, Aglaya, Adelaida ve Aleksandra ile de tanışır. Prens, ilginç kişiliği ile de aileyi ve Petersburg'da tanıştığı diğer insanları etkiler.
Yazar  bu kitabında, özellikle üçüncü bölümden sonra hissedilmeye başlanan, toplumsal eleştirilerine ve Rus toplumu hakkındaki görüşlerine yer verir. Rusların aslında bir vatan anlayışının bulunmadığını dile getirir.  Bu yüzden de diğer her şeye sonuna kadar inanabildiklerini öne sürer. Bu da akıllara Rusların inançsızlığa bile sonuna kadar inanabilecek garip insanlar olduğu kanısını getirir. Rus yaşamının ve uğruna savaştıkları şeylerin ne kadar garip olduğunu düşündürmektedir. Bir tutku ve aşk romanı olan Budala, Dostoyevski'nin yazdığı ilk büyük aşk romanı olarak anılmaktadır.  Fakat aynı zamanda Rus toplumu hakkında yerinde eleştiriler içermektedir. Bu nedenle toplumsal bir eleştiri romanı olarak da anılabilir.
Budala'da aynı zamanda hemen hissedilir bir hiyararşik Rusya düzeni anlatılmıştır. Rusya'yı üç gruba ayıran Dostoyevski bunları kaymak, yüksek gelir  tabakası, bu tabakaya yükselmeye çalışan ve yüksek gelirliler tabakasından birçok tanıdığı olan orta tabaka ve bu iki tabakanında hor görüp beğenmediği bir tabaka olan en alt tabaka olarak adlandırır. Romanda bunlar göz önüne örneklerle serilmiştir. Romandaki Epançinler'in bir nevi bakıcılığını üstlenmiş olan Moskovalı Belonskayalar en üst tabakayı, Epançinler orta tabakayı ve Hipolit, Lebedev gibileride en alt tabakayı oluşturur.
Hritiyan ve Hazreti İsa ahlakının parodisi olarak da görülebilecek bir ahlak anlayışı vardır. Bu ahlaka  sahip peygamberimsi bir kahraman olan Prens Mişkin'in yaşamı kendi iç dünyasını seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mişkin, tam bir saflık ve masumiyet içerisinde olup aynı zamanda Dostoyevski'nin ifadesiyle hastalık derecesinde dünya nimetlerinden ve hırslarından kopmuş bir budalalık içerisinde yaşamaktadır. Sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Müthiş bir zekâ sahibidir. Çevresindekiler, onu her zaman yadırgarlar, ama onsuz da edemezler. Kendisi de saralı olan Dostoyevski, romanının kahramanına kendi kişiliğinden pek çok şey koymuştur. Prens Mişkin'in anıları, aslında Dostoyevski'nin anılarıdır. Prens Mişkin'in romanının bir yerinde anlattığı, siyasal görüşlerinden dolayı kurşuna dizilme cezası alan bir adamın öyküsü, aslında Dostoyevski'nin başından geçmiş bir olaydır.
Dünyanın gelmiş geçmiş en güzel aşk romanlarından olan Budala, Dostoyevski'nin de dört büyük romanından biridir. Dostoyevski'nin en unutulmaz kadın kahramanı olarak kabul edilen Nastasya Filopovna, ünlü Rus romancının, Prens Mişkin'in kişiliğinde vermek istediği güçlü aşkın yöneldiği kişilerden biridir. Nastasya Filopovna güzelliğin, baştan çıkarıcılığın, olgun kadınlığın, hafifmeşrepliğin simgesidir. Filopovna bütün bu yönlerinin bilincinde olan ve zaman zaman hırçınlıkla kendini dışa vuran gizli bir utancı taşıyan bir karakter olarak Dostoyevski'nin diğer kadın karakterlerinden ayrılır. Romanın bir diğer ilginç kadın kahramanı Aglaya İvanovna da gençliğin, duyarlılığın ve zekânın sembolüdür. Budala insanlık tarihinde yazılmış olan en güzel, en sarsıcı, en etkileyici romanlardan biri olarak kabul edilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder