16 Aralık 2011 Cuma

To Kill A Mockingbird

Aynı adlı bir romandan uyarlanan bu film, Amerika’da ekonomik bunalımdan sonraki kırsal yaşamı gözler önüne sermesi açısından çok hış bir film niteliği taşımakta. 1962 yapımı olmasına rağmen günümüz filmlerinde az rastladığımız ilginç bir başlangıcı olan bu film, siyah-beyaz ayrımını ve adalet etiğinin olmasını gerektiğini sergilemiş.
Çocuk gözüyle anlatıma başlanan bu film, o günlerin yaşantısından çok güzel örnekler teşkil etmekte. İnsanların siyahlara bakış açısı başta olmak üzere, çocuklara, mesleklere, iş ahlaklarına, adalet sistemine bakışlarını çok iyi yansıtmış. Çocukların arkadaşlıkları, çocukça gözlemler, oyunlar olmak üzere o günün Amerikasını çok iyi irdelemiş. Çocuklar, kendi kafalarında ve kendi aralarında kurguladıkları yaşamlarına; büyüklerin kaygılarını ve beklentilerini de eklemişler. Çocukların anlatımı ve çocuk bakış açısını güzel yansıtan bir film.

O günün Amerikasında az rastlanabilecek bir ahlaka ve ideallere sahip bir avukatın yaşamını ve davranışlarını göstermiş. Belki mecbur kaldığı için (karısı öldükten sonra hizmetçi ve bakıcı olarak siyahi bir kadına güvenmek zorunda kalmış), belki gerçekten de bu mantıkta olduğu için siyahi bir adamın davasını kabullenmiş. İnsanlar tarafından saygı gören fakat kendi çocukları üzerinde etkisi olsa da saygınlığı az olan bir baba portresi çizilmiş. Aslında yaptıklarıyla ve çocuklarının biraz daha akıllanmalarıyla tam yerine oturan bir baba ortaya çıkarılmış. Çocuklarıyla ilgilenmeye özen gösterse de bazen çocuklarına olan sevgisini göstermekten yoksun olan bir baba. Ama bu baba insana değer verdiğini ve yaşayan her canlıya saygı duyduğunu her fırsatta göstermekte. Fakat aynı zamanda hayatın acımasızlığını da kabullenmiş bir şahsiyet. İdeallerinden ödün vermeden yaşamını sürdürmeye çalışması, bir sürü zorluk yaşasa da bunları hiç ir şekilde önemsemeyip umudunu yitirmemesi açısından değerlendirince gerçekten de olağanüstü bir insan çıkarılmış ortaya.  Sosyal bir kahraman yaratılmış. Biraz inandırıcılığını yitirse de savunduğu ve yaptıklarıyla herkesin beğenisini kazanmış bir kişilik.
Filmin ve kitabın asıl amacı o dönemdeki siyah-beyaz ayrımını ortaya sermek. Bunu çok ahatlıkla görebiliyorsunuz. Özellikle yargı sisteminin getirdiği eksikliği de yansıtan bu ayrım; kendisini güvenlik güçlerinde de ortaya iyice çıkarmış. Kişisel yargılamayı ön planda tutan bir komiser(sherif) ile güvenlikten sorumlu olan insanların bu sistemi ne kadar rahat suistimal edeceklerini görebiliyoruz. Ayrıca Amerikan yargı sisteminin temeli olan jüri anlayışı ile adalet sistemine de güvenin az olaması gerektiği göz önüne serilmiş. Sadece beyazlardan oluşan bir jüri ile siyah bir adamı yargılamak. Ve beyazların siyah adamın suçsuzluğuna dair bir çok kanıt bulunmasına rağmen bunu kabullenmeyişleri filmin o dönemdeki anlayışı çok güzel yansıtmasını sağlamış. Küçük kasabalardaki jüri üyeleri sanıkların, davacıların, tanıkların yakınları olduğu için bile bunu rahatlıkla kullanabileceklerini göstermiş. O dönemdeki ve halen devam eden uygulamaları eleştirme biçimi ve bunu çekinmeden göstermesi bu filmi en iyi mahkeme filmeleri arasına sokmuş.
Filmde yarım saatlik bir mahkeme sahnesi kullanılmış. Bu mahkeme sahnesinde yukarı da bahsettiğim yargı eleştirisi yapılırken, mahkemenin sonuna doğru sanığın avukatının konuşması, yaptığı yorumlar ve açıklamalar tarafsız olması gerekenlerin bile siyah-beyaz çatışmasında önemli bir taraf olduklarını sergilemiş. Mahkeme sonunda siyahların onlardan birini savunan avukata bir geçit töreni düzenlemeleri filmin en güzel sahnelerinden biri olmuş. Ezilet, ikinci sınıf muamelesi gören bu insanların onlara birer insan olduklarını hatırlatan bu kişiye duydukları minnet borcunu göstermeleri gerçekten de çok hoş. Fakat yine o dönem için yapılan eleştirilerden biri olarak göz önünde bulundurabileceğimiz bir diğer ayrıntı ise, mahkeme salonunda siyahların ve beyazların aynı kapıdan girmelerine karşın farklı yerlerde oturtulmaları olmuş.ırkçılığın çok fazla ön plana çıkarıldığı bu fimde bu ayrtıntı gözlerden kaçmayacak kadar belirginleştirilmiş.
Siyah-beyaz ayrımının yanı sıra ekonomik zorluklar ve bu zorlukların insanlar üzerindeki etkisi de filmde sergilenen dönem ayrıntılarından biri. Bir çocuğun konuşması bile yoksul fakat ırkçı bir adamı öfkesinden arındırmaya yetmiş. Biraz olağandışı dursa da bu ayrıntı da azlında ekonomik bunalımın gerçekten de insanlar üzerindeki derin etkisini gözler önüne sermiş.
Çocuk gözüyle anlatılan bu filmde; siyah-beyaz çatışması, beyazların üstün durumdaki halleri, yargı ve güvenlik sistemindeki açıklar ve suistimaller bir bir ortaya serilmiş. İzlenmesi gereken klasikler arasına belki bu ayrıntılar ve detay başlıklarından bolayı girmiş bu film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder