16 Aralık 2011 Cuma

Noviembre


Bir grup aktör, yakın gelecekte bir zamanda , insanların karşılıksız hiçbir şey yapmadıkları ve  aşırı bireyci, bencil kişiler oldukları doksanların son dönemini hatırlar. Oyunculuk ideallerini gerçekleştirmek için Madrid’e gelen Alfredo, büyük şevk ile başladığı konservatuarı, basmakalıp yöntemlere dayalı eğitimi ve sanat üzerindeki sınırlayıcı yapısı yüzünden yarıda bırakarak arkadaşları ile sokaklardaki özgürlüğü tercih eder. Devam ettikleri oyunculuk okulunda hayal kırıklığına uğrayan bu gençler de hocalarının basmakalıp deslerinden bıkıp sokaklara yönelen Alfredo Baeza'nın ardı sıra sokaklarda yaşaıklarının öyküsü anlatılmaya başlarlar. Alfredo, sanatın dünyayı değiştirebileceğine ya da, belki daha doğrusu, dünyanın vaziyetini değiştirirebileceğine  inanmaktadır. 

 Özgür düşünceli arkadaşlarıyla biraraya gelip "Kasım" adını verdikleri tiyatro grubunu oluşturur; para kabul etmeyeceklerine dair temel bir prensibe dayanan kendi manifestolarını yaratırlar. Metro, caddeler ve herhangi bir kamu alanı sanatsal yaratıcılık mekanına dönüşür ve bu dönüşüm zamanla daha çok insana ulaşmalarını sağlar. Oyuncular yoldan geçenlerle karşılıklı ileşitim kurarlar: oyun oynar, şarkı söyler, çılgın kostümler giyip danseder, kendilerini ifade etmek için pek çok farklı yöntem denerler. Polis malzemelerine el koyduğunda, bu grubu sadece daha fazla ateşler ve performansları gittikçe daha yüklü bir sosyal bilinç kazanır. Gerilim artar, ancak grup para karşılığı bir iş teklifi aldığında hangi yoldan gitmeleri gerektiği konusunda oyuncuların fikirleri birbirlerinden farklıdır. Bu nedenle dağılma tehlikesi yaşarlar. Fakat bu da onları durdurmaz ve en son oyunlarını, hep hayalini kurdukları kraliyet tiyatrosunda gerçekleştirirler.

Dünyayı değiştirmeyi denemek için yola çıkan bir gurup gencin bu amaçlarını gerçekleştirmek yolunda seçtikleri silahları olan sanatın - ki sanatın gücü bu yolda onlar için sadece bir basamaktır- günümüzdeki tekdüzeliğine ve kalıplarına sıkıştırılmasına getirilen bir eleştiri sunuyor Noviembre.

Sanattaki modernist yaklaşımları bolca gördüğümüz bir film olan Noviembre’de Alfredo karakteri, değişimin öncüsü oluyor. Bir konservatuar  öğrencisi olarak karşımıza çıkan Alfredo, tiyatroyu sokağa getirerek başlıyor değişime. Tiayatro sahnelerinin basmakalıp ve kısıtlayıcı yasalarla ve tepkisiz insanlarla kuşatılmış olduğunu görür. Sokaktaysa bu bambaşkadır. Amaç; kendi koltuğunda uysal, sessiz, sakin duran, sahnede olup bitenle etkileşme içinde olmayan kişileri bu durağanlıktan çıkarıp etkin seyirci katılımını sağlayan tiyatroyu gerçekleştirmektir (Bu konuda Alfredo’nun kardeşinin tepkisiz bir hast olduğu ve Alfredo’nun onu eğledirmek için kukla gösterileri yaptığını, yani bu fikrin ortaya atılmasında etkisini olduğunu söyleyebilir).

Özellikle dünyayı değiştirmeyi amaçladıkları için böyle bir yol seçen bu genç tiyatrocular, halk tiyatrosunu popüler eğlence unsurlarından biri haline getirmeyi başarırlar. Kendi içinde çeşitlilik bulunduran bu tiyatro, küçük skeçlerden müzikallere kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. En çok dramatik skeçler, dans ve akrobasiden yararlanırlar.

Etkin şekilde kullandıkları seyirci etkileşimi ile seyircinin anlık tepkilerinden yola çıkarak devam ederler oyunlarına. Tamamen doğaçlamadır tiyatroları. Bu sayede bir çok insanı anında etkilemeyi de başarırlar. Sıra dışı oyunlarını kalabalık metro ve caddelerde sergileyerek seyirciyle iç içe olmayı ve sınırsız kitlelere ulaşmayı amaçlarlar. Ne var ki mevcut toplum düzeni de yarıda bıraktıkları konservatuar ve tiyatro sahneleri gibi basmakalıp ve kısıtlayıcı yasalarla ve tepkisiz insanlarla kuşatılmıştır. Günümüzde tiyatro ve sanat, leş kokan kurul odaları, sanatçı ise maaşlı çalışan devlet memurudur. Rahata düşkünlük, bürokrasi, ticarete karşı sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir, insanın ruhuna erişerek topluma şuur getirir. O, her türlü ırk, din, dil ve cinsiyetten bağımsız bir silahtır onlar için.

Sokaklar, normal koşullarda sahnede canlandırılması mümkün olmayan şeyleri canlandırmalarına olanak sağlamaktadır. Örneğin; metroda canlandırdıkları tiyatrolarında sahnede gerçekleştirilmesi zor bir çok şeyi gerçekleştirirler. Bunun yanında dinamizm de katmaktadırlar oyunlarına. Dans ritimleri, sınırsız sahne alanının çok hızlı bir şekilde bir kısmının katedilmesi, seyircinin oyunun içine çekilerek içgüdüsel tepki vermesini sağlamak vb..
Alfredo ve arkadaşları tiyatrolarının konularını günlük olaylardan seçiyorlar. Herkesin sokakta, hergün olmasa bile herhangi bir gün rastlayabilecekleri olayları konu ediyorlar. Sahne ve salon kavramını insanların beyninde silip, o günlerde hangi konulara dikkat çekmek istiyorlarsa onu dile getiriyorlar.

Tiyatrolarından birinde sokaktaki olağan tipleri canlandırıyorlar. Herkesin hergün rastlayabileceği  sokak köşesinde sızan bir keş, köşe başında dilenen bir dilenci, bebeği kucağında gezen bir çingene, kolu sakat bir çingene çeri başısı, zar zor yürüyüp de yardım edenleri kendinden uzaklaştıran, yardıma muhtaç olmadığını kanıtlamaya çalışan bir kör ve çöpleri karıştırarak o günlük yiyeceği veya giyeceğini elde etmeye çalışan bir evsiz. Herkesin, her zaman karşılaşabileceği kimseler bunlar. Bu canlandırdıkları karakterler ile sahneye belgesel tiyatro diye birşey çıkarıyorlar. Bu karakterleri sahneliyorlar ve bunların birlikte dans etmelerini sağlıyorlar. Doğanın yansıması gibi, doğa dansın kaynağıdır, her yaratık kendi doğası gereği hareket eder mantığıyla yolaçıkıyorlar. Herkes kendi karepgrafik tarzını oluşturuyorlar. Dansı yalnız sahne ile sınırlandırmıyor, dansın sadece sanat veya dini bişey değil de eğlencenin kendisi olduğunu gösteriyorlar.

Yaptıkları oyunlarda öncelikle yaşama güleryüzle bakan bir tiyatro ortaya koyuyorlar. Ancak bu güleryüzlü bakış, bir yaşam felsefesi ya da yaşam dersi üretmek için kullanılan bir araç değil, kendi başına bir amaçtır. Yaşamı düzeltilebilir ya da düzeltilmesi gereken süreç olarak görmektedirler. Yaşamın içindeki kötü, bozuk bazı unsurlar olduğunu görürler. Ama bunlardan gülümsemek için bir bahane olarak yararlanırlar ve aynı zamanda bu güldürüde eleştiride de bulunurlar. Yaşam karşısındaki, belki de aşırı bu nesnel tavrı, ona kaçınılmaz olarak ahlak-dışı ve dindışı kılar. Onun bu özelliği, tarih boyunca ahlaksızlık ya da dinsizlik olarak algılanmıştır. Oysa yaptıkları  tiyatroda ahlaklı olmayı savunmadığı gibi ahlaksızlığı da savunmaz; dinsel duyguları hedef almadığı gibi, dinsizliği de hedef almazlar.

En büyük eleştirileri ise bu yaptıkları gösterilerin her birinde maddi kaygı oluyor. Diğer sokak sanatçılarını eleştirip onların taklitlerini yaparak, bu yapılanın halk için olduğunu bunun da ücretsiz yapılması gerektiğini dile getiriyorlar. Maddi bir amaç gütmemelerinin sebeplerinden biri de kısıtlanmayı istememeleri. Paranın, onlar için yönlendirici olacağını, yapılan işlere, sahnelenen oyunlara yön verip, halk için tiyatrodansa para için tiyatroculuğa dönüşeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle hiç kimseden, hiç bir kuruluştan ayrıca devlet ve şehir yönetimlerinin sunduğu kaynaklardan yararlanmıyorlar. Bu kaynaklardan yararlanmayı reddediyorlar.

Noviembre filmi sanattaki modernist yaklaşımı gözler önüne seren bir film. Tiyatrodaki dönüşümü ön plana çıkararak begesel tiyatrosunun oluşması örneğiyle, sokak tiyatrosunu, seyircinin etkin katılımını, doğaçlama gerçeğini gözler önüne seriyor. Seyircinin, sokağın, dansın, dinamizmin nasıl kullanılması gerektiğini göstermekte.  Tiyatronun bu şekilde gerçekleştirilmesiyle nasıl popüler eğlence unsurlarından biri olarak yoğun bir biçimde kullanılaileceğini belirten bir film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder