Bir grup aktör, yakın
gelecekte bir zamanda , insanların karşılıksız hiçbir şey yapmadıkları ve aşırı bireyci, bencil kişiler oldukları doksanların
son dönemini hatırlar. Oyunculuk ideallerini gerçekleştirmek için Madrid’e
gelen Alfredo, büyük şevk ile başladığı konservatuarı, basmakalıp yöntemlere
dayalı eğitimi ve sanat üzerindeki sınırlayıcı yapısı yüzünden yarıda bırakarak
arkadaşları ile sokaklardaki özgürlüğü tercih eder. Devam ettikleri oyunculuk
okulunda hayal kırıklığına uğrayan bu gençler de hocalarının basmakalıp
deslerinden bıkıp sokaklara yönelen Alfredo Baeza'nın ardı sıra sokaklarda
yaşaıklarının öyküsü anlatılmaya başlarlar. Alfredo, sanatın dünyayı
değiştirebileceğine ya da, belki daha doğrusu, dünyanın vaziyetini
değiştirirebileceğine inanmaktadır.
Özgür düşünceli
arkadaşlarıyla biraraya gelip "Kasım" adını verdikleri tiyatro
grubunu oluşturur; para kabul etmeyeceklerine dair temel bir prensibe dayanan
kendi manifestolarını yaratırlar. Metro, caddeler ve herhangi bir kamu alanı
sanatsal yaratıcılık mekanına dönüşür ve bu dönüşüm zamanla daha çok insana
ulaşmalarını sağlar. Oyuncular yoldan geçenlerle karşılıklı ileşitim kurarlar:
oyun oynar, şarkı söyler, çılgın kostümler giyip danseder, kendilerini ifade
etmek için pek çok farklı yöntem denerler. Polis malzemelerine el koyduğunda,
bu grubu sadece daha fazla ateşler ve performansları gittikçe daha yüklü bir
sosyal bilinç kazanır. Gerilim artar, ancak grup para karşılığı bir iş teklifi
aldığında hangi yoldan gitmeleri gerektiği konusunda oyuncuların fikirleri
birbirlerinden farklıdır. Bu nedenle dağılma tehlikesi yaşarlar. Fakat bu da
onları durdurmaz ve en son oyunlarını, hep hayalini kurdukları kraliyet
tiyatrosunda gerçekleştirirler.
Dünyayı
değiştirmeyi denemek için yola çıkan bir gurup gencin bu amaçlarını
gerçekleştirmek yolunda seçtikleri silahları olan sanatın - ki sanatın gücü bu
yolda onlar için sadece bir basamaktır- günümüzdeki tekdüzeliğine ve
kalıplarına sıkıştırılmasına getirilen bir eleştiri sunuyor Noviembre.
Sanattaki modernist
yaklaşımları bolca gördüğümüz bir film olan Noviembre’de Alfredo karakteri, değişimin
öncüsü oluyor. Bir konservatuar
öğrencisi olarak karşımıza çıkan Alfredo, tiyatroyu sokağa getirerek
başlıyor değişime. Tiayatro sahnelerinin basmakalıp ve kısıtlayıcı yasalarla ve
tepkisiz insanlarla kuşatılmış olduğunu görür. Sokaktaysa bu bambaşkadır. Amaç;
kendi koltuğunda uysal, sessiz, sakin duran, sahnede olup bitenle etkileşme
içinde olmayan kişileri bu durağanlıktan çıkarıp etkin seyirci katılımını
sağlayan tiyatroyu gerçekleştirmektir (Bu konuda Alfredo’nun kardeşinin
tepkisiz bir hast olduğu ve Alfredo’nun onu eğledirmek için kukla gösterileri
yaptığını, yani bu fikrin ortaya atılmasında etkisini olduğunu söyleyebilir).
Özellikle
dünyayı değiştirmeyi amaçladıkları için böyle bir yol seçen bu genç
tiyatrocular, halk tiyatrosunu popüler eğlence unsurlarından biri haline
getirmeyi başarırlar. Kendi içinde çeşitlilik bulunduran bu tiyatro, küçük
skeçlerden müzikallere kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. En çok dramatik
skeçler, dans ve akrobasiden yararlanırlar.
Etkin şekilde
kullandıkları seyirci etkileşimi ile seyircinin anlık tepkilerinden yola
çıkarak devam ederler oyunlarına. Tamamen doğaçlamadır tiyatroları. Bu sayede
bir çok insanı anında etkilemeyi de başarırlar. Sıra dışı oyunlarını kalabalık
metro ve caddelerde sergileyerek seyirciyle iç içe olmayı ve sınırsız kitlelere
ulaşmayı amaçlarlar. Ne var ki mevcut toplum düzeni de yarıda bıraktıkları
konservatuar ve tiyatro sahneleri gibi basmakalıp ve kısıtlayıcı yasalarla ve
tepkisiz insanlarla kuşatılmıştır. Günümüzde tiyatro ve sanat, leş kokan kurul
odaları, sanatçı ise maaşlı çalışan devlet memurudur. Rahata düşkünlük,
bürokrasi, ticarete karşı sanat, insanlara yaşadıklarını hissettirebilir,
insanın ruhuna erişerek topluma şuur getirir. O, her türlü ırk, din, dil ve cinsiyetten
bağımsız bir silahtır onlar için.
Sokaklar, normal
koşullarda sahnede canlandırılması mümkün olmayan şeyleri canlandırmalarına
olanak sağlamaktadır. Örneğin; metroda canlandırdıkları tiyatrolarında sahnede
gerçekleştirilmesi zor bir çok şeyi gerçekleştirirler. Bunun yanında dinamizm
de katmaktadırlar oyunlarına. Dans ritimleri, sınırsız sahne alanının çok hızlı
bir şekilde bir kısmının katedilmesi, seyircinin oyunun içine çekilerek
içgüdüsel tepki vermesini sağlamak vb..
Alfredo ve
arkadaşları tiyatrolarının konularını günlük olaylardan seçiyorlar. Herkesin
sokakta, hergün olmasa bile herhangi bir gün rastlayabilecekleri olayları konu
ediyorlar. Sahne ve salon kavramını insanların beyninde silip, o günlerde hangi
konulara dikkat çekmek istiyorlarsa onu dile getiriyorlar.
Tiyatrolarından
birinde sokaktaki olağan tipleri canlandırıyorlar. Herkesin hergün
rastlayabileceği sokak köşesinde sızan
bir keş, köşe başında dilenen bir dilenci, bebeği kucağında gezen bir çingene,
kolu sakat bir çingene çeri başısı, zar zor yürüyüp de yardım edenleri
kendinden uzaklaştıran, yardıma muhtaç olmadığını kanıtlamaya çalışan bir kör
ve çöpleri karıştırarak o günlük yiyeceği veya giyeceğini elde etmeye çalışan
bir evsiz. Herkesin, her zaman karşılaşabileceği kimseler bunlar. Bu
canlandırdıkları karakterler ile sahneye belgesel tiyatro diye birşey
çıkarıyorlar. Bu karakterleri sahneliyorlar ve bunların birlikte dans
etmelerini sağlıyorlar. Doğanın yansıması gibi, doğa dansın kaynağıdır, her
yaratık kendi doğası gereği hareket eder mantığıyla yolaçıkıyorlar. Herkes
kendi karepgrafik tarzını oluşturuyorlar. Dansı yalnız sahne ile
sınırlandırmıyor, dansın sadece sanat veya dini bişey değil de eğlencenin
kendisi olduğunu gösteriyorlar.
Yaptıkları
oyunlarda öncelikle yaşama güleryüzle bakan bir tiyatro ortaya koyuyorlar.
Ancak bu güleryüzlü bakış, bir yaşam felsefesi ya da yaşam dersi üretmek için
kullanılan bir araç değil, kendi başına bir amaçtır. Yaşamı düzeltilebilir ya
da düzeltilmesi gereken süreç olarak görmektedirler. Yaşamın içindeki kötü,
bozuk bazı unsurlar olduğunu görürler. Ama bunlardan gülümsemek için bir bahane
olarak yararlanırlar ve aynı zamanda bu güldürüde eleştiride de bulunurlar.
Yaşam karşısındaki, belki de aşırı bu nesnel tavrı, ona kaçınılmaz olarak
ahlak-dışı ve dindışı kılar. Onun bu özelliği, tarih boyunca ahlaksızlık ya da
dinsizlik olarak algılanmıştır. Oysa yaptıkları
tiyatroda ahlaklı olmayı savunmadığı gibi ahlaksızlığı da savunmaz;
dinsel duyguları hedef almadığı gibi, dinsizliği de hedef almazlar.
En büyük
eleştirileri ise bu yaptıkları gösterilerin her birinde maddi kaygı oluyor.
Diğer sokak sanatçılarını eleştirip onların taklitlerini yaparak, bu yapılanın
halk için olduğunu bunun da ücretsiz yapılması gerektiğini dile getiriyorlar.
Maddi bir amaç gütmemelerinin sebeplerinden biri de kısıtlanmayı istememeleri.
Paranın, onlar için yönlendirici olacağını, yapılan işlere, sahnelenen oyunlara
yön verip, halk için tiyatrodansa para için tiyatroculuğa dönüşeceğini
düşünüyorlar. Bu nedenle hiç kimseden, hiç bir kuruluştan ayrıca devlet ve
şehir yönetimlerinin sunduğu kaynaklardan yararlanmıyorlar. Bu kaynaklardan
yararlanmayı reddediyorlar.
Noviembre filmi
sanattaki modernist yaklaşımı gözler önüne seren bir film. Tiyatrodaki dönüşümü
ön plana çıkararak begesel tiyatrosunun oluşması örneğiyle, sokak tiyatrosunu,
seyircinin etkin katılımını, doğaçlama gerçeğini gözler önüne seriyor.
Seyircinin, sokağın, dansın, dinamizmin nasıl kullanılması gerektiğini
göstermekte. Tiyatronun bu şekilde
gerçekleştirilmesiyle nasıl popüler eğlence unsurlarından biri olarak yoğun bir
biçimde kullanılaileceğini belirten bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder